Beynimiz Strese Tepkisi Savaş ve Kaç
- Aylin Dayoglu
- 20 Eyl 2024
- 2 dakikada okunur

Stres canlının bir tehdit ile karşı karşıya kaldığında ortaya çıkan fiziksel bir gerginlik hissi ile gelişen bir durumdur. Canlı tehdit karşısında kendini korumak amacıyla belirli tepkiler verir. Bu durum kısaca canlının tehlike ile karşılaşması durumunda Savaşma veya Kaçma tepkilerini vermesidir Canlı kendinde stres
yaratan durumlarla karşı karşıya kaldığında başa çıkabileceğini düşünüyorsa savaşır eğer başa çıkamayacağını düşünüyor ise kaçar (Goldstein, 2010).
Beyin vücut işlevlerini kontrol eden otonom sinir sistemi aracılığıyla vücudun geri kalanıyla iletişim kurar. Otonom sinir sisteminin sempatik sinir sistemi ve parasempatik sinir sistemi olmak üzere iki bileşeni vardır (McDonald & Dolye, 1981). Sempatik sinir sistemi, arabadaki gaz pedalı gibi çalışır. Vücuda, algılanan tehlikelere yanıt verebilmesi için bir enerji patlaması sağlayarak savaş ya da kaç tepkisini tetikler. Parasempatik sinir sistemi bir fren görevi görür. Tehlike geçtikten sonra vücudu sakinleştiren “dinlen ve sindir” tepkisini destekler. (Harvard Health Publishing).
Bu tepkileri daha yakından inceleyebiliriz. Canlı stresli bir olay yaşadığında, beynin duygusal işleme bölgesi bir komuta merkezi gibi çalışır, hiptalamus vücudun geri kalanıyla sinir sistemi aracılığıyla iletişim kurar ve kişi savaşmaya veya kaçmaya hazırdır. Amigdala bir tehlike sinyali gönderdikten sonra, hipotalamus, otonom sinirler aracılığıyla adrenal bezlere sinyaller göndererek sempatik sinir sistemini harekete geçirir. Bu bezler, adrenalin hormonunu kan dolaşımına pompalar. Adrenalin vücutta dolaşırken bir takım fizyolojik değişikliklere neden olur. Stresli olunan durumlarda, kalp atışları hızlanır damarlar genişler, kaslara hizmet eden kan damarları genişler, sindirime hizmet eden kan damarlarının daralır, bronşlar genişler, Solunum hızı artar, kan akışı azaldıkça cilt soluklaşır veya kızarır, göz bebekleri genişler (McDonald & Dolye, 1981).
Bu değişiklikler çok hızlıdır ve insan bunu fark edemez. Bu yüzden insanlar daha ne yaptıklarını düşünmeden karşıdan göze gelen bir kalem için gözlerini kapayabilirler. Tüm bu tepkiler vücudu savaşmak veya koşmak için hazırlayarak tehdit edici durumlardan kurtulmasına yardımcı olma işlevine hizmet eder (Canon,1915). Örneğin travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) olan hastalar, artan fizyolojik uyarılmayı, gerçek bir tehdidin var olduğunun bir göstergesi olarak yanlış görebilirler (Schauer, 2010).
Bu ve benzeri stres oluşturan durumlar aynı zamanda adrenalin gibi hormonların salınımını da tetikleyerek vücudun bağışıklık sistemini düşürür. Araştırmalar, istismara uğrayan çocukların kronik hastalık riskinin yüksek olduğunu ve travma sonrası stres bozukluğu TSSB’den mustarip kişilerin daha yüksek oranda sindirim, solunum, dolaşım ve enfeksiyon hastalıkları yaşadıklarını göstermiştir (Schauer, 2010). Uzm. Psk. Aylin Dayoğlu
Comments